31 Aralık 2009 Perşembe

damga vergisi

Özet: 31.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 2010 yılında uygulanacak olan nispi damga vergisi oranları ile maktu vergi tutarları % 10 oranında artırılmıştır. 2010 yılında uygulanacak olan azami damga vergisi tutarı ise yeniden değerleme oranında (% 2,2) artırılmıştır.

2010 yılında uygulanacak olan bu oran ve tutarlar 31 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 53 seri numaralı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile duyurulmuştur.

******
I. Akitlerle ilgili kağıtlar
A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar:
1. Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler Binde 8,25
2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli üzerinden) Binde 1,65


IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar
b) (5766 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle değişen bent. Yürürlük 06.06.2008) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtla) Binde 6,6

29 Aralık 2009 Salı

273 Seri No'lu Gelir Vergisi Tebliği

273 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ
Resmi Gazete No
27447
Resmi Gazete Tarihi
29/12/2009
Kapsam

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 21, 23/8, 31, 47, 48, mükerrer 80, 82, 86 ve 103 üncü maddelerinde yer alan ve yeniden değerleme oranında artırılan maktu had ve tutarlar ile 01/01/2006 tarihinden önce ihraç edilen bir kısım menkul kıymetten 2009 takvim yılında elde edilen menkul sermaye iradının beyanında dikkate alınacak indirim oranı ve istisna uygulamasına ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

1. Yeniden Değerleme Oranında Artırılan Had ve Tutarlar

Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 123 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Kanunun 21, 23/8, 31, 47, 48, mükerrer 80, 82 ve 86 ncı maddelerinde yer alan maktu had ve tutarların, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanacağı, bu şekilde hesaplanan maktu had ve tutarların yüzde 5'ini aşmayan kesirlerinin dikkate alınmayacağı, Bakanlar Kurulunun, bu surette tespit edilen had ve tutarları yarısına kadar artırmaya veya indirmeye yetkili olduğu hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında da 103 üncü maddede yer alan vergi tarifesinin gelir dilimi tutarları hakkında (2) numaralı fıkranın uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu hüküm göz önüne alınarak Gelir Vergisi Kanununun 21, 23/8, 31, 47, 48, mükerrer 80, 82 ve 86 ve 103 üncü maddelerinde yer alıp, 2009 yılında uygulanan had ve tutarların 2009 yılı için % 2,2 (yüzde iki virgül iki) olarak tespit edilen yeniden değerleme oranında1 artırılması suretiyle belirlenen ve 2010 takvim yılında uygulanacak olan had ve tutarlar aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir.

1.1. Gayrimenkul Sermaye İratlarında Uygulanan İstisna Tutarı
Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesinde yer alan mesken kira gelirleri için uygulanan istisna tutarı, 2010 takvim yılında elde edilen kira gelirleri için 2.600 TL olarak tespit edilmiştir.
1.2. Hizmet Erbabına İşyeri veya İşyerinin Müştemilatı Dışında Kalan Yerlerde Yemek Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatlere İlişkin İstisna Tutarı
Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin (8) numaralı bendinde yer alan, işverenlerce işyeri veya işyerinin müştemilatı dışında kalan yerlerde hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlere ilişkin istisna tutarı, 2010 takvim yılında uygulanmak üzere 10 TL olarak tespit edilmiştir.

1.3. Sakatlık İndirimi Tutarları
Gelir Vergisi Kanununun 31 inci maddesinde yer alan sakatlık indirimi tutarları, 2010 takvim yılında uygulanmak üzere; birinci derece sakatlar için 680 TL, ikinci derece sakatlar için 330 TL, üçüncü derece sakatlar için 160 TL olarak tespit edilmiştir.

1.4. Basit Usule Tabi Olmanın Genel Şartlarından Olan İşyeri Kira Bedeline İlişkin Tutar
Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinin (2) numaralı bendinde yer alan yıllık kira bedeli toplamı, 2010 takvim yılında uygulanmak üzere büyükşehir belediye sınırları içinde 4.300 TL, diğer yerlerde 3.000 TL olarak uygulanacaktır.

1.5. Basit Usule Tabi Olmanın Özel Şartlarını Belirleyen Hadler
Gelir Vergisi Kanununun 48 inci maddesinde yer alan hadler, 2010 takvim yılında uygulanmak üzere yeniden değerleme oranında artırılmıştır.
Buna göre;
- (1) numaralı bent için 60.000 TL ve 90.000 TL,
- (2) numaralı bent için 30.000 TL,
- (3) numaralı bent için 60.000 TL,
olarak uygulanacaktır.

1.6. Değer Artışı Kazançlarına İlişkin İstisna Tutarı
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinde yer alan değer artışı kazançlarına ilişkin istisna tutarı, 2010 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere 7.700 TL olarak tespit edilmiştir.

1.7. Arızi Kazançlara İlişkin İstisna Tutarı
Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesinde yer alan arızi kazançlara ilişkin istisna tutarı, 2010 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere 18.000 TL olarak tespit edilmiştir.

1.8. Tevkifata ve İstisnaya Konu Olmayan Menkul ve Gayrimenkul Sermaye İratlarına İlişkin Beyanname Verme Sınırı
Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinde yer alan tevkifata ve istisnaya konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin beyanname verme sınırı, 2010 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere 1.090 TL olarak tespit edilmiştir.

1.9. Gelir Vergisine Tabi Gelirlerin Vergilendirilmesinde Esas Alınan Tarife
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan gelir vergisine tabi gelirlerin vergilendirilmesinde esas alınan tarife, 2010 takvim yılı gelirlerinin vergilendirilmesinde esas alınmak üzere aşağıdaki şekilde yeniden belirlenmiştir.

8.800 TL'ye kadar
% 15
22.000 TL'nin 8.800 TL'si için 1.320 TL, fazlası
% 20
50.000 TL'nin 22.000 TL'si için 3.960 TL, fazlası
% 27
50.000 TL'den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL, fazlası
% 35

2. Kâr Hadleri Emsallerine Göre Düşük Olarak Tespit Edilmiş Bulunan Emtia İçin Özel Hadler
Milli piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi kâr hadleri emsallerine göre düşük olarak tespit edilmiş bulunan emtia için özel hadler belirleme yetkisi Gelir Vergisi Kanununun 48 inci maddesi ile Maliye Bakanlığına verilmiştir. Bu yetki kullanılarak 2009 yılı için 270 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği2 ile açıklanan tutarlar yeniden belirlenmiştir.
Buna göre, anılan maddelerin ticaretini yapanların, 2010 takvim yılında da basit usulden yararlanabilmeleri için; alış, satış veya hasılatlarının 31/12/2009 tarihi itibariyle aşağıda belirtilen hadleri aşmaması gerekmektedir.



Emtianın Cinsi
Büyükşehir Belediye Sınırları Dışında Kalan Yerlerde
Büyükşehir Belediye Sınırları İçinde Kalan Yerlerde
Yıllık Alım Ölçüsü (TL)
Yıllık Satış Ölçüsü (TL)
Yıllık Alım Ölçüsü (TL)
Yıllık Satış Ölçüsü (TL)

Değerli Kağıt

97.000

109.000

130.000

150.000

Şeker -Çay

77.000

97.000

90.000

120.000
Milli Piy. Bileti, Hemen
Kazan, Süper Toto vb.

77.000

97.000

90.000

120.000
İçki (Bira ve Şarap Hariç) -
İspirto- Sigara-Tütün

77.000

97.000

90.000

120.000

Akaryakıt ( LPG hariç )

109.000

120.000

150.000

170.000

Belirtilen bu malların alım satımı ile uğraşanlar hakkında, basit usulün özel şartları bakımından yukarıdaki hadler dikkate alınmak suretiyle, 136 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğindeki3 hesaplamalar doğrultusunda işlem yapılacaktır.

3. Basit Usule Tabi Mükelleflerde Gün Sonunda Toplu Belge Düzenleme Uygulaması
Basit usulde vergilendirilen mükelleflerle ilgili 215 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği4 ile getirilen, belge vermedikleri günlük hasılatları için gün sonunda tek bir fatura düzenlenmesine ilişkin uygulamanın 31/12/2010 tarihine kadar devam etmesi, Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden uygun görülmüştür.

4. 2009 Takvim Yılında Elde Edilen Bir Kısım Menkul Sermaye İradının Beyanında Dikkate Alınacak İndirim Oranı İle İstisna Uygulaması
Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesinin 5281 sayılı Kanunun 44 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılan ikinci fıkrasında, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (5), (6), (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye iratlarına (döviz cinsinden açılan hesaplara ödenen faiz ve kâr payları, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ile döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilenler hariç) fıkrada belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısmın, bu iratların beyanı sırasında indirim olarak dikkate alınacağı belirtilmişti.

Gelir Vergisi Kanununun indirim oranı uygulamasına yönelik 76 ncı maddesinin ikinci fıkrası 1/1/2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere 5281 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmakla birlikte, anılan Kanunun geçici 67 nci maddesinin (9) numaralı fıkrası hükmü gereğince 1/1/2006 tarihinden önce ihraç edilen her nevi tahvil ve Hazine bonolarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde 31/12/2005 tarihinde yürürlükte olan hükümler esas alınacağından, indirim oranı uygulaması ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaların yapılmasında yarar görülmüştür.

İndirim oranı; Vergi Usul Kanununa göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, aynı dönemde Devlet tahvili ve Hazine bonosu ihalelerinde oluşan bileşik ortalama faiz oranına bölünmesi suretiyle tespit edilmektedir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre 2009 yılı için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranı % 2,2'dir. Bu dönemde Devlet tahvili ve Hazine bonosu ihalelerinde oluşan bileşik ortalama faiz oranı ise % 13,15' dir.

Buna göre, 2009 yılında elde edilen bir kısım menkul sermaye iradının beyanında uygulanacak indirim oranı (% 2,2 / % 13,15 =) % 16,7 olmaktadır.

4.1. İndirim Oranı Uygulanarak Beyan Edilecek Menkul Sermaye İratları
Gelir Vergisi Kanununa 5281 sayılı Kanunla eklenen geçici 67 nci maddede, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması ve elde tutulması sürecinde elde edilen gelirler ile mevduat faizleri, repo gelirleri ve katılım bankalarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiş, mevduat faizleri, repo gelirleri ve katılım bankalarından elde edilen gelirler üzerinden yapılacak tevkifata ilişkin açıklamalara 45 numaralı Gelir Vergisi Sirkülerinde ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

Bu çerçevede, geçici 67 nci maddenin (4) numaralı fıkrası uyarınca, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından 1/1/2006 tarihinden itibaren ödemeyi yapanlarca % 15 oranında vergi tevkifatı yapılmakta olup, bu gelirlerin beyanı ve indirim oranı uygulanması söz konusu değildir.

Diğer taraftan, anılan maddenin (9) numaralı fıkrası gereğince, geçici 67 nci maddenin yürürlük tarihinden önce ihraç edilmiş olan her nevi tahvil ve Hazine bonoları ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin elde tutulması veya elden çıkarılması suretiyle sağlanan gelirlerin vergilendirilmesinde bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı, bu gelirlerin vergilendirilmesinde 31/12/2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

Bu kapsamda, 2009 takvim yılında elde edilen menkul sermaye iratlarından, 1/1/2006 tarihinden önce ihraç edilmiş olan ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler indirim oranı uygulanmak suretiyle beyan edilecektir.

Dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ile döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilen menkul sermaye iratlarının beyanında indirim oranı uygulanmayacaktır.

Ayrıca, ticari işletmelere dahil kazanç ve iratlar için indirim oranı uygulanması söz konusu değildir.

4.2. 01/01/2006 Tarihinden Önce İhraç Edilen Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarından Elde Edilen Gelirlerde İstisna Uygulaması
Gelir Vergisi Kanununun geçici 59 uncu madde hükmü ile 31/12/2007 tarihine kadar, 26/7/2001-31/12/2005 tarihleri arasında ihraç edilen Devlet tahvilleri ve Hazine bonolarının faiz gelirleri ve elden çıkarılmasından sağlanan diğer kazançlar toplamının 2001 yılında 50 milyar lirası, 2002 ve izleyen yıllarda bu tutarın veya artırılmış tutarın her yıl için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılması ile bulunacak tutar gelir vergisinden istisna edilmiştir.
Bu hüküm uyarınca, 1/1/2006 tarihinden önce ihraç edilmiş olan Devlet tahvili ve Hazine bonolarından elde edilen gelirlere ilişkin istisna uygulaması 31/12/2007 tarihinde son bulduğundan, söz konusu menkul kıymetlerden 2009 takvim yılında elde edilen faiz gelirleri ile alım-satım kazançlarıyla ilgili olarak yukarıda bahsi geçen geçici 59 uncu maddede yer alan istisnanın uygulanması söz konusu değildir.
Tebliğ olunur.

------------------------------
1 14/11/2009 tarih ve 27406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 392 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile açıklanmıştır.
2 23/12/2008 tarih ve 27089 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
3 2/5/1982 tarih ve 17682 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
4 6/12/1998 tarih ve 23545 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

Dahilde İşleme Rejiminde KDV Uygulaması

Veysi Seviğ
Dahilde işleme rejiminde KDV uygulaması
29.12.2009 Veysi Seviğ

Katma Değer Vergisi (KDV) Yasası'nın geçici 17'nci maddesi uyarınca "Dahilde işleme ve geçici kabul rejimi kapsamında ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacak maddelerin 31.12.2010 tarihine kadar tesliminde KDV Yasası'nın 11'inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümlerine göre, bölgeler, sektörler veya mal grupları itibariyle işlem yaptırmaya bakanlar kurulu yetkili" kılınmıştır. Yasal düzenleme gereği bu maddenin uygulanmasında ihracat süresi olarak anılan bentteki süre yerine bu rejimlerle öngörülen süreler esas alınmaktadır. İhracatın öngörülen koşullara uygun olarak gerçekleştirilmemesi halinde zamanında alınmayan vergi, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte alıcıdan tahsil edilmektedir.

Bilindiği üzere KDV Yasası'nın 11'inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca "İhraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait KDV, ihracatçılar tarafından ödenmez. Mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu vergi, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunur."

"Söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunur."

Dahilde işleme rejiminin amacı "Dünya piyasa fiyatlarından hammadde temin etmek suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek"tir. (2005/8391 sayılı Bakanlar Kurulu Dahilde İşleme Rejimi Kararı Mad: 1, 27.01.2005 gün ve 25709 sayılı Resmi Gazete).

Dahilde işleme izin belgesi veya dahilde işleme izni alabilecek olanlar 2006/12 sayılı dahilde işleme rejimi tebliğinin 3'üncü maddesinde belirtilen imalatçı ihracatçılar ile imalatçı olmayan ihracatçılardır.

İmalatçı ihracatçı işlem görmüş ürünün tamamını veya bir kısmını üreten ve bu ürünün ihracatını kendisi ve/veya aracı ihracatçı aracılığı ile gerçekleştiren dahilde işleme izin belgesi (DİİB)/dahilde işleme izni (Dİİ) sahibi kuruluşu (firmayı) ifade etmektedir.

İmalatçı olmayan ihracatçı veya sadece ihracatçı olanlar ise yan sanayiciye ithal eşyasından işlem görmüş ürün ürettiren ve bu ürünün ihracatını kendisi ve/veya aracı ihracatçı aracılığı ile gerçekleştiren ve imalatçı olmayan (DİİB)/(Dİİ) sahibi kuruluşu (firmayı) ifade etmektedir.
Diğer yandan dahilde işleme izin belgesi (DİİB), ihracat ile ihracat sayılan satış ve teslimlerde gümrük muafiyetli ithalat ve/veya yurtiçi alımlara imkân sağlayan ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından düzenlenen belgeyi ifade etmektedir. Dahilde işleme izni (Dİİ) ise ihraç amacıyla gümrük muafiyetli ithalata olanak sağlayan ve gümrük idaresince verilen izin için kullanılmaktadır.

Mevcut düzenlemeler çerçevesinde dahilde işleme rejimi "Şartlı muafiyet sistemi" ve "geri ödeme sistemi" olarak iki farklı şekilde uygulanmaktadır. Şöyle ki;

* 2005/8291 sayılı dahilde işleme rejimi kararının 5'inci maddesi uyarınca şartlı muafiyet sistemi dahilde işleme izin belgesi ile dahilde işleme izni kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde kullanılan ve serbest dolaşımda bulunmayan ham ve yardımcı madde, yarı mamul, mamul ve değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinin, serbest bölgeler hariç olmak üzere Türkiye Gümrük Bölgesi'nde yerleşik firmalar tarafından, ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, vergisi teminata bağlanarak ithal edilmesi ve ihracat taahhüdünün gerçekleşmesini takiben, alınan teminatın iade edilmesidir.

Şartlı muafiyet sistemi kapsamında yapılacak işleme malzemesi ithalatında, KDV ve ÖTV tahsil edilerek, söz konusu mallar için ticaret politikası önlemleri uygulanmaktadır. Bu bağlamda 2006/012 sayılı dahilde işleme rejimi tebliğinin 3'üncü maddesinde işletme malzemesinin ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde kullanılan ancak ürünün bünyesinde yer almayan ve sabit tesislerin çalışabilir durumda olmasını sağlayan, enerji ve yakıt hariç olmak üzere, yatırım malı makine ve teçhizat niteliğinde olmayan malzemeyi ifade ettiği belirtilmiştir.

Şartlı muafiyet sistemi çerçevesinde dahilde işleme izni belgesi kapsamında işlem görmüş ürünün elde edilmesi için ithal eşyanın yerine eşdeğer eşya olarak asgari sekiz bazda gümrük tarife istatistik pozisyonu, ticari kalite ve teknik özellikleri itibariyle aynı kalite ve nitelikleri taşıyan serbest dolaşımdaki eşya da kullanılabilmektedir.

* Geri ödeme sisteminde ise dahilde işleme izin belgesi ve dahilde işleme izni kapsamında serbest dolaşıma giren hammadde, yardımcı madde, yarı mamul, mamul ile değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinden elde edilen işlem görmüş ürünün ihracı halinde, ithalat esnasında alınan işletme malzemesine ilişkin KDV ve ÖTV hariç verginin geri ödenmesidir.

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=134690&YZR_KOD=157

25 Aralık 2009 Cuma

Hamiline Çek Uygulaması

Hamiline çek uygulaması
22.12.2009 Veysi Seviğ Yorum

Yeni Çek Yasası'nın temel özelliği çeklerin bundan böyle güvenilir bir ödeme aracı olmasını sağlamaktır. Ancak yine söz konusu yasanın gerekçesinde de ifade edildiği üzere uygulamada "hamiline çek, vergi denetiminde vergi yönetimine güçlükler çıkarmakta, bu çekin nakit gibi dolaşımı, işlemler zincirinin yani kayıtdışı işlem sürecinin izlenilmesini imkânsız hale getirerek, karapara aklamasında ve terörün finansmanında etkili rol oynamaktadır." Bu her iki sorun da uluslararası nitelik taşımakta, ticari işlemleri sorunlu hale getirmektedir. Bunun sonucu olarak hamiline çek uluslararası sözleşmelerde de risk oluşturması açısından yer almaya başlamıştır.
Financial Action Tast Force of Money Laundering (FATF/Karapara Aklanması Hakkında Aksiyon) 91/308/EEC sayılı Avrupa Topluluğu Yönelgesi, Birleşmiş Milletler Terorism Order 2001 gibi aksiyon ve sözleşmeler konuyla ilgili bulunmaktadır.

Uygulamada hamiline çek, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın deneyimlerine ve somut olay gerçeğine göre kayıtdışı ekonomiye yardımcı bir araç olarak işlev görmektedir.

Yeni çek yasası hazırlanırken gerekçesinde de vurgulandığı üzere Cenevre Yeknesak Yasası'na titizlikle uyularak hamiline yazılacak çeklerin renklerinin ve boyutlarının diğer çeklerden ayırt edilebilecek şekilde farklı ve hamiline çeklerin ayrı bir çek hesabıyla çalışması ile ilgili özel düzenleme yapılması ilke olarak benimsenmiştir. Bu bağlamda bankanın hamiline çek kullanacak müşterilerine çek hesabı açarken, bu hesapla ilgili olarak müşterilerine rengi ve boyutları, emre ve nama yazılı çeklere nazaran değişik çek defterleri vermesi, hamiline çek hesabının hareketlerini dönemsel olarak Gelir İdaresi Başkanlığı'na bildirmesi gibi düzenlemelerin çek yasası içinde yer verilmesi düşünülmüştür.

Bu çerçevede emre veya nama yazılacak çeklere ilişkin çek yapraklarının hamiline düzenlenmesi halinde de bu çek yapraklarının geçerliliğini koruması, buna karşılık da söz konusu çeklerden Gelir İdaresi Başkanlığı'nın haberdar edilmesi suretiyle durumun inceleme konusu yapılmasını sağlamak, dolayısıyla yapılan işlemin gerçek mahiyetinin belirlenmesine de ortam hazırlanması gibi düzenlemelere yasa maddeleri içinde yer verilmesi öngörülmüştür.

5941 sayılı Yeni Çek Yasası'nın 2/6'ncı maddesi uyarınca "Çek defterlerinin baskı şeklini belirleyecek esaslar Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşü alınarak TC Merkez Bankası'nca Resmi Gazete'de yayımlanacak bir tebliğ" ile düzenlenecektir.

Söz konusu yasal düzenleme gereği olarak "Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde" bastırılacaktır. "Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları" açılacaktır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekmektedir. Bu bağlamda da "Çek yapraklarının üzerinde hamiline ibaresi" matbu (basılı) olarak yer alacaktır.

Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenecektir.
Çek Yasası'nın 4'üncü maddesinde hükme bağlandığı üzere "Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar tarafından dönemler itibariyle Gelir İdaresi Başkanlığı'na elektronik ortamda" bildirilecektir. Konuya ilişkin bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecektir.

Diğer yandan bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri halinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde cumhuriyet başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığı'na bildirmekle yükümlü kılınmışlardır. (5941 sayılı Çek Yasası Madde: 4/3)

Çek Yasası'nın 7/9'uncu maddesinde yer alan düzenlemeler gereği olarak da "Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren herhangi bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezası" ile cezalandırılacaktır.

Mevcut yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere yeni yasa hamiline düzenlenecek çekleri diğer çeklerden şeklen ayırmayı hüküm altına almış olup, bankaların da bu konuda hem takipçi olmasını ve hem de hamiline çek düzenlemesine aykırı işlemleri ilgili makama bildirme görevini üstlenmesini öngörmüştür.

Hamiline düzenlenecek çeklerin diğer çeklerden ayırt edilebilecek şekilde basılması ve kullanılmasını öngören yasal düzenleme ile Çek Yasası'nda özel olarak düzenlenmiş bulunan ceza maddesi kayıtdışı ekonominin önüne geçmek ve yolsuzlukla mücadele etmek amacına yöneliktir.
Yeni Çek Yasası'nın temel özelliği çeklerin bundan böyle güvenilir bir ödeme aracı olmasını sağlamaktır. Ancak yine söz konusu yasanın gerekçesinde de...

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=134365

Veysi Seviğ-Son kullanma tarihi ve kdv

Veysi Seviğ
Son kullanım tarihi olan mallarda KDV sorunu

Katma Değer Vergisi (KDV) Yasası'nın 30'uncu maddesinin (c) bendi hükmü gereği olarak "Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı'nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait KDV", hesaplanan KDV'den indirim konusu yapılamamaktadır.

Sözü edilen yasa maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere "KDV, esas itibariyle vergi indirimi mekanizmasına dayanan bir vergilendirme şeklidir. Bununla beraber uygulamada vergi indirimine imkân tanımaya bazı hallerde mevcut bulunmamaktadır."

"Vergi indiriminden yararlanabilmek için bu indirimle ilgili vergiye tabi bir işlemin yapılmış olması şarttır."

Söz konusu yasa maddesi gereği olarak "Zayi olan mallarla ilgili olarak yüklenilen KDV'nin önceki dönemlerde indirim konusu yapılmış olması durumunda ise indirim konusu yapılan verginin ilgili dönemde (zayi olmanın gerçekleştiği dönemde) KDV matrahına ilave edilerek düzeltilmesi gerekmektedir." (Türker, Yalçın. "Kullanım Süresi Dolan İlaçların KDV Karşısında Durumu", Vergi Dünyası, Sayı: 284, Sf: 73-76)

Bir başka anlatımla "Zayi olan mallar için satış ve dolayısıyla yaratılan bir değer olamayacağından, bunlara ait vergilerin indirilmesi sistemin mantığına ters düşecektir." (Kızılot, Şükrü. "KDV Kanunu ve Uygulaması", Cilt: 4, Sf: 1569, Değişiklik: 2000/2)

KDV Yasası'nın 30'uncu maddesinin (c) bendi hükmü zaman içinde değişik olaylar nedeniyle tartışılır hale gelmiştir. Bu bağlamda son kullanım tarihleri geçmiş bulunan malların imhası nedeniyle, daha önce üstlenilen ve indirim konusu yapılan KDV'nin, tekrar matraha eklenmesi ile ilgili gelişmeler dikkat çekici hale gelmiştir.

"Vergi İdaresi, kullanım süresi dolduğu için imha edilen ilaçlara ait yüklenilen KV'nin indirim konusu yapılıp yapılmayacağına" yönelik görüş taleplerine ilişkin olarak muhtelif özelgeler vermiştir.

Söz konusu özelgelerde, kullanım süresi dolduğu için komisyon nezaretinde imha edilen ilaçların zayi olan mallar kapsamında değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla bu türden ilaçlara ait yüklenilen KDV'nin aykırılık teşkil etmeyeceği görüşüne yer verilmiştir." (Türker, agm)
Örneğin 28.01.2002 gün ve B.07.0.GEL.052/5201.134/4013 sayılı, BK.BŞK.4.34.00.54/02-C/KDV.30/c-212/5232 sayılı özelgeler bu görüş doğrultusunda verilmiştir.

Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 113 seri numaralı KDV Genel Tebliğ ile "Kullanım süresi geçen veya kullanılamayacak hale gelen mallara ilişkin yüklenilen KDV hakkında yapılacak işlem" konusunda bu görüşlerin tam tersi, genel nitelikte bir yönlendirme yapmıştır. Buna göre: "Gelir İdaresi Başkanlığı'na intikal eden olaylardan; mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak stoklarında mevcut olan ancak kullanım süresi geçen veya başka nedenlerle kullanılamayacak durumda olan malların, ilgili mevzuat uyarınca teşkil edilen resmi komisyonlar veya takdir komisyonu huzurunda imha edilmesi durumunda, bu mallara ilişkin KDV'nin indirilip indirilmeyeceği konusunda tereddüte düşüldüğü anlaşılmıştır.

KDV Yasası'nın 30/c maddesinde; deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı'nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm uyarınca, kullanım süresi geçen veya bir başka biçimde kullanılamayacak hale gelen ve imha edilen mallar, zayi olan mal mahiyetinde olduğundan mükelleflerce bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV'nin indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.
Sözü edilen tebliğ ile yapılan bu açıklamalar çerçevesinde zayi olan mallara ait yüklenilen ve daha önce indirim konusu yapılan KDV'nin, imha tarihini kapsayan vergilendirme dönemine ait (1) numaralı KDV Beyannamesi'nin "İlave edilecek KDV" satırına dahil edilmek suretiyle indirim hesaplarından çıkarılması gerekmektedir.

Maliye Bakanlığı geçmişte daha çok özelgelerle yönlendirmiş olduğu bir konuda görüşünü değiştirerek bundan böyle "Kullanım süresi geçen veya kullanılamayacak hale gelen mallara ilişkin yüklenilen KDV ile yapılması gereken işlem" konusunda görüş değiştirmiş bulunmaktadır.
KDV uygulamasına yönelik olarak yayımlanan 113 seri numaralı genel tebliğ gereği bundan böyle yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca son kullanım tarihi uygulaması nedeniyle imha edilen mallar için daha önce indirim konusu yapılan KDV, bundan böyle ödenmesi gereken KDV'ye eklenerek ödenecektir.

Uygulamada kullanım süresi geçen malların imhası özellikle sağlık açısından önem arz etmektedir. Bu tür malların imhası ile imalatçı firma bir maliyet yüklenirken diğer yandan daha önce indirim konusu yapmış bulunduğu KDV'yi de ayrıca vergi dairesine ödemek zorunda olacaktır.

Katma Değer Vergisi (KDV) Yasası'nın 30'uncu maddesinin (c) bendi hükmü gereği olarak "Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı'nın yangın sebebiyle m...

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=134538&YZR_KOD=157

24 Aralık 2009 Perşembe

Yeni Çek Kanunu

Yeni Çek Kanunu'nun 20 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesi ile 19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 1 ilâ geçici 5 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır

Yeni Yasaya göre:

* Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırmakla yükümlü tutulmuştur.

* Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adlî sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması hâlinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlü tutulmuştur.

* Yerleşim yeri yurt dışında bulunan kişiler, bankaya kendileri ile ilgili olarak Türkiye'de bir adres bildirme zorunluluğu getirilmiş ve çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde, çek düzenleyenin bankaca bilinen adresleri, talebi hâlinde hamile verilebilecektir.

* Çek hesabı ancak ilgilinin, vekilin veya yasal temsilcisinin imzası ile açılabilecek ve çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişinin, her defasında tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunacak

* Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tüzel kişilere de çek defteri verilmeyecek

* Tacir olanlar ile tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler ayrı şekillerde ve birbirinden ayırt edilebilir şekilde düzenlenecek

* Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekecek ve çek yapraklarının üzerinde "hamiline" ibaresi matbu olarak yer alacak

* Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenecek

* Karşılıksızdır" işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılacak ve çekin karşılığının bulunmaması halinde çek bedeli altıyüz Türk Lirası veya üzerinde ise altıyüz Türk Lirası bankalar tarafından hamile ödenecek

* Bankaların çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen hamiline ödenmesinin geciktirmesi veya kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile ödenmesinin geciktirmesi halinde çek hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası ödeyecek

* Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamayacak. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şartı getirildi.

* Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilecek. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirecek

* Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunacak. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacak.

* Karşılıksız çek düzenleme durumunda mahkemeler ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına karar verebilecek.

* Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.

* Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyecek. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine ait olacak.

* Karşılıksız çek düzenlenmesi ile ilgili davalarda soruşturma kovuşturma ya da mahkeme safhasında, koruma tedbiri olarak ilgili mahkeme tarafından çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı verilebilecek.

* Karşılıksız kalan çek bedelini, gerekli yasal faizleri ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında; soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ise mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilebilecek. İlgilinin şikâyetten vazgeçme hâlinde de aynı hükümler uygulanacak

* Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanamayacak. Bu şekilde davranan ve tacir olmayan birinin çek defteri ile çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.

* Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile,cezalandırılacak. * Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan ya da bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı hamile ödemeyen banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak

* Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak

* Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak

* Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak

* Bankalar, 1/7/2010 tarihine kadar müşterilerine yeni çek defterlerini vermek ve ellerindeki eski çek defterlerini imha etmekle yükümlü tutulmuştur.

* Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam edecek.

* 31/12/2011 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersiz olacak

* Eski kanun ve uygulamalarda tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin,
1- şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması sonucunu doğurmaz.2- Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksiti, borcun üçte birinden az olamaz. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.

* Şikayetçi ile yapılan anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercîlerine verilmiş olması şarttır. Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye taahhütname veren kişi, taahhütnamede belirttiği süre içinde şikâyetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde de ilgili birim tarafından soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilebilecek


----------

ÇEK KANUNU
Kanun No. 5941
Kabul Tarihi: 14/12/2009
Amaç ve kapsam
MADDE 1 - (1) Bu Kanunun amacı, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemektir.
(2) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.
Bankanın araştırma yükümlülüğü, çek hesapları ve çek defterleri
MADDE 2 - (1) Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler.
(2) Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adlî sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması hâlinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlüdür. Yerleşim yeri yurt dışında bulunan kişiler, bankaya kendileri ile ilgili olarak Türkiye'de bir adres bildirmek zorundadır. Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde, çek düzenleyenin bankaca bilinen adresleri, talebi hâlinde hamile verilir.
(3) Çek hesabı ilgilinin, vekilin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan açılamaz. Çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunur. Tüzel kişiler adına verilecek beyannamede ayrıca, tüzel kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi olan veya imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilir.
(4) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri verilmez.
(5) Çek defterleri bankalarca bastırılır.
(6) Çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esaslar, Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca Resmî Gazete'de yayımlanacak tebliğle düzenlenir. Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekir. Çek yapraklarının üzerinde "hamiline" ibaresi matbu olarak yer alır.
(7) Çek defterinin her bir yaprağına;
a) Çek hesabının numarası,
b) Çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,
c) Çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel kişinin adı,
ç) Çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi kimlik numarası,
yazılır.
(8) Tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır.
(9) Türk Ticaret Kanunundaki unsurları taşıması kaydıyla, düzenlenen çekin bu maddede yer alan koşullara aykırı olması çekin geçerliliğini etkilemez.
(10) Çek hesabı, ancak sahibinin veya yasal temsilcisinin yazılı talebi ya da mevduat veya katılım fonu zamanaşımı süresinin dolması üzerine kapatılabilir. Çek hesabı kapatıldıktan sonra, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibraz edilen çekler karşılıksızdır işlemine tabi tutulur.
(11) Esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı olanlardan, tacir kişilere özgü çek hesabı açtıranlar hakkında bu Kanunun tacirlere ilişkin hükümleri uygulanır.
İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası
MADDE 3 - (1) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir.
(2) "Karşılıksızdır" işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır.
(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;
a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli altıyüz Türk Lirası veya üzerinde ise altıyüz Türk Lirası,
2) Çek bedeli altıyüz Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli altıyüz Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı altıyüz Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli altıyüz Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak altıyüz Türk Lirasını,
ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazete'de yayımlanır.
(4) Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle yapılır. Banka tarafından ödenen miktar düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar açıkça belirtilir. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde, karşılıksızdır işlemi yapılmaz.
(5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır.
(6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde çekin aslı bu mercilere gönderilir.
(7) Banka;
a) Çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen hamiline ödenmesinin geciktirilmesi,
b) Kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile ödenmesinin geciktirilmesi,
hâllerinde, çek hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder. Bu hâllerde 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaz.
(8) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.
Bankaların bildirim yükümlülüğü
MADDE 4 - (1) Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde vergi kimlik (Ş.Abacı) numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler itibarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik ortamda bildirilir. Bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenir.
(2) Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilir. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirir.
(3) Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde Cumhuriyet başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirmekle yükümlüdür.
Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
MADDE 5 - (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Bu davalar, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.
(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.
(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.
(5) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat yapılmış sayılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür.
(8) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler, güvenli elektronik imza ile imzalandıktan sonra, Adalet Bakanlığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına elektronik ortamda bildirilir. Bu bildirimler ile bankalara yapılacak duyurulara ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının uygun görüşü alınarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.
(9) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde;
a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,
b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine,
karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verilir. Bu karar, kesinleşmesi hâlinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve ilân olunur.
(10) Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına yapılan itirazın kabulü hâlinde, bu kararla ilgili olarak da sekizinci fıkradaki bildirim ve yayımlanma usulü izlenir.
(11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ön ödemeye ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 297 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz.
Etkin pişmanlık ve yasak kararının kaldırılması
MADDE 6 - (1) Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında;
a) Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,
b) Kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine,
c) Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına,
karar verilir.
(2) Şikâyetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kişi, mahkûm olduğu adlî para cezası tamamen infaz edildikten veya bu cezayı ödemediği için hakkında hapis uygulanıp serbest bırakıldıktan itibaren üç yıl ve her hâlde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir; mahkemenin vereceği karara itiraz edebilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilân olunur.
Diğer ceza hükümleri
MADDE 7 - (1) Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Tacir olmayan kişiye tacir kişiye verilmesi gereken çek defteri veren banka görevlisi hakkında elli günden yüzelli güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(3) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Beyanname almadan veya beyannameye rağmen, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan kişiye veya bu kişinin yönetim organında görev yaptığı veya temsilcisi ya da imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri veren banka görevlileri elli günden yüzelli güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(5) Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan ya da bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı hamile ödemeyen banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(8) Çek defteri basmaya veya bastırmaya kanunen yetkili kılınanlar dışında çek defteri basanlar ve bastıranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
(9) Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(10) 2 nci maddenin, sağlanması ve saklanması gereken bilgi ve belgelere ilişkin hükmüne aykırı hareket edilmesi veya çekin karşılıksız çıkması dolayısıyla hamili tarafından talep edilmesi üzerine düzenleyicinin banka kayıtlarındaki adreslerinin kendisine verilmemesi hâlinde, ilgili bankaya Cumhuriyet savcısı tarafından beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Hesaben ödeme
MADDE 8 - (1) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben ödenmesini sağlayacak tüzel kişiliği haiz sistemi kurmaya ve gözetimi altında yürütmeye yetkilidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bu yetkiyi uygun göreceği başka bir kuruluş aracılığıyla da kullanabilir.
(2) Hesaben ödeme sisteminin kuruluş ve işleyişi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak ve Resmî Gazete'de yayımlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.
(3) Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde çeklerin fizikî olarak ibraz edilmeksizin sadece çek bilgileri üzerinden bankalararası takas odaları aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya gönderilerek işlem görmesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 710 uncu maddesine göre takas odasına ibraz hükmündedir.
(4) Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için, 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen sorumluluk miktarı dâhil, kısmî ödeme yapılmaz. Bu durum, muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Ancak, takas odaları aracılığıyla ibraz edilen çekin, hesapta yeterli karşılığının olmadığının belirlenmesi hâlinde muhatap banka tarafından, hesapta bulunan kısmî karşılık tutarı, çeki ibraz eden hamil lehine onbeş gün süreyle bloke edilir.
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
MADDE 9 - (1) 19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 1 ilâ geçici 5 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde, 2 nci maddeye göre yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak yeni çek defterleri bastırırlar.
(2) Bankalar, 1/7/2010 tarihine kadar müşterilerine yeni çek defterlerini verir ve ellerindeki eski çek defterlerini imha ederler.
(3) Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi hükmü saklıdır.
(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam eder.
(5) 31/12/2011 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.
(6) Bu Kanunun 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca yapılacak bildirimler, 1/7/2010 tarihine kadar yazılı ortamda yapılabilir.
(7) Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3167 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca kurulmuş olan Bankalararası Takas Odaları Merkezi, bu Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen tüzel kişiliği haiz sistem kuruluncaya kadar faaliyetlerine devam eder ve yeni kurulacak tüzel kişiliğe herhangi bir işleme gerek kalmaksızın devrolunur. Yeni kurulacak tüzel kişilik bu devir nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim, harç ve fondan muaftır.

GEÇİCİ MADDE 2 - (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin;
a) Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması sonucunu doğurmaz.
b) Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.
(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercîlerine verilmiş olması şarttır. Birinci fıkranın (b) bendinden yararlanan kişi, taahhütnamede belirttiği süre içinde şikâyetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde, aynı fıkranın (a) bendi hükmünden yararlanır.
(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması hâlinde dava zamanaşımı; hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması hâlinde ise ceza zamanaşımı işlemez.
(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması hâlinde; kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.
(5) Şikâyetçinin başvurusu üzerine, anlaşma veya taahhüde uyulmadığının tespiti hâlinde, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına devam edilir.
(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.
Yürürlük
MADDE 10 - (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Bölge Çalışma Numaralarında Problem

Kurumun- Bölge çalışmanın verdiği numara ile internet sitesi http://www.calisma.gov.tr/ verdiği numaralar farklı çıkıyor ??

11 Aralık 2009 Cuma

5811 Vergi Barışı

5811 SAYILI KANUN İÇ GENELGESİ SIRA NO : 2009/2
Tarih
09/12/2009
Sayı
B.07.1.GİB.0.03.50/5048-
Kapsam

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı

Sayı : B.07.1.GİB.0.03.50/5048-
Konu :


5811 SAYILI BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN İÇ GENELGESİ
(Seri No: 2009/2)


.................... VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun uyarınca yapılan bildirim veya beyanlar dışındaki diğer nedenlerle yapılacak vergi incelemeleri sonucunda, 31/12/2009 tarihinde zamanaşımına uğrayacak 2004 takvim yılına ilişkin olarak bulunan matrah farklarından anılan Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesinin gerekmesi halinde, bu Kanunda yer alan Türkiye'ye transfer etme, sermayeye ekleme ve vadesinde ödeme şartlarının önem arz etmesi nedeniyle, ilgili yıla ilişkin matrah farklarından beyan edilen tutarların mahsubu işleminde ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek ve uygulama birliğini sağlamak amacıyla, aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Yasal Düzenlemeler
5811 sayılı Kanunun 5917 sayılı Kanunla değişen 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, gerçek veya tüzel kişilerce 1/6/2009 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazların 30/9/2009 tarihine kadar Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirileceği veya vergi dairelerine beyan edileceği, bu kıymetlerin, 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihi itibarıyla kanuni defterlere kaydedilebileceği, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin, bu Kanun hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için pasifte özel fon hesabı açacakları, bu fon hesabının, sermayenin cüz'ü addolunacağı, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacağı, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmeyeceği, serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekleri ve bu varlıkların dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacağı ifade edilmiştir.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak 1/6/2009 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında işletmenin özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların 30/9/2009 tarihine kadar Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle vergi dairelerine beyan edileceği, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin, bu Kanun hükümlerine göre 213 sayılı Kanun uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon hesabı açacakları, bu fon hesabının, sermayenin cüz'ü addolunacağı ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave edileceği, serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin ise söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekleri ve bu varlıkların dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacağı belirtilmiştir.

Aynı maddenin beşinci fıkrasında ise, birinci ve ikinci fıkralar kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı ancak, diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarların, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesine 5917 sayılı Kanunla eklenen birinci fıkrada yer alan yetkiye istinaden, Kanunun 3 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen bildirim ve beyan süreleri, 29/9/2009 tarih ve 15456 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 31/12/2009 tarihine kadar (bu tarih dahil) uzatılmıştır.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesinin birinci fıkrasında, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 126 ncı maddesinde ise düzeltme zamanaşımı hükümlerine yer verilmiş olup 114 üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği ifade edilmiş olup anılan maddenin (a) bendinde ise düzeltme zamanaşımının, zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamayacağı hükmü yer almaktadır.

2. 2004 takvim yılına ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarında mahsup uygulaması

31/12/2009 tarihinde zamanaşımına uğrayacak 2004 takvim yılına ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarından, 5811 sayılı Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesinin gerekmesi halinde, söz konusu döneme ilişkin olarak düzenlenecek vergi inceleme raporlarında, öncelikle hakkında inceleme yapılan mükelleflerce 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirim veya beyanda bulunulduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, yerine getirilmesi 31/12/2009 tarihi sonrasına sarkan,
- Bildirilen veya beyan edilen yurt dışı varlıkların Türkiye'ye transfer edilmesi,
- Beyan edilen yurt içi varlıklara ait fon hesabının sermayeye eklenmesi ile
- Bildirim veya beyanlar üzerine tarh edilen vergilerin vadesinde ödenmesi
şartları dışında, mahsup uygulaması için gerekli olan diğer şartların sağlanıp sağlanmadığı hususları da tespit edilecektir.

2004 hesap dönemine ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarından anılan Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıkların mahsubu için gerekli olan söz konusu şartların 31/12/2009 tarihi itibarıyla yerine getirilememiş olması halinde, bu şartlar gerçekleşmeden mahsup işleminin yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, 2004 hesap dönemine ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarında önerilen matrah farkları üzerinden, 31/12/2009 tarihine kadar bahse konu şartları gerçekleştiremeyecek mükellefler hakkında 5811 sayılı Kanun uyarınca herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın ilgili vergi dairesince gerekli tarhiyatların yapılarak vergilerin tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir.
2.1. Yapılan tarhiyatlara ilişkin vergilerin kesinleşmesi durumunda mahsup işlemi
2004 hesap dönemine ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarına göre önerilen tarhiyatlar üzerine, vergi dairelerince herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın tarh edilen vergilerin kesinleşmesi halinde,

- Anılan Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bildirilen veya beyan edilen yurt dışı varlıkların süresi içinde Türkiye'ye transfer edilmesi ve aynı maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi,
- Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca beyan edilen varlıklara ilişkin özel fon hesabına alınan tutarların altı ay içinde sermayeye ilave edilmesi ve aynı maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi

şartlarının gerçekleşmesine bağlı olarak 31/12/2009 tarihinden önce yapılan tarhiyatlar üzerine tarh edilen vergilerin 5811 sayılı Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarlara isabet eden kısmı, Vergi Usul Kanununun 126 ncı maddesinin (a) bendinde yer alan süre içinde ilgili vergi dairelerince anılan Kanunun düzeltme hükümlerine göre düzeltilecektir.
2.2. Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunan mükelleflerde mahsup işlemi
2004 hesap dönemine ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarına göre önerilen tarhiyatlar üzerine, 3/2/1999 tarihli ve 23600 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, mükelleflere tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunup bulunmadığı sorulmayacak ve tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmaya davet edilmeyecek olup şartların sağlanamaması nedeniyle herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın ilgili vergi dairelerince gerekli tarhiyatlar yapılacaktır.
Mahsup imkanından yararlanılabilmesi için gerekli olan şartların gerçekleşmesi durumunda 31/12/2009 tarihinden önce yapılan tarhiyatlar üzerine tarh edilen vergilerin 5811 sayılı Kanun uyarınca beyan edilen tutarlara isabet eden kısmı, Vergi Usul Kanununun 126 ncı maddesinin (a) bendinde yer alan süre içinde ilgili vergi dairelerince anılan Kanunun düzeltme hükümlerine göre düzeltilecektir.

2.3. Tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunan mükelleflerde mahsup işlemi
5811 sayılı Kanun uyarınca bildirim veya beyanda bulunan ve mahsup uygulamasından yararlanabilecek olan mükelleflerin tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunması halinde, mahsup imkanından yararlanılabilmesi için gerekli olan şartlar gerçekleşmeden herhangi bir mahsup uygulaması yapılamayacaktır.
Bu nedenle, bahse konu şartların gerçekleşeceği tarihe kadar tarhiyat sonrası uzlaşma taleplerinin ertelenmesi, mahsup imkanından yararlanılabilmesi için gerekli olan şartların gerçekleşmesine bağlı olarak İç Genelgenin "2.1" bölümünde yer alan açıklamalara göre düzeltme işleminin yapılması gerekmekte olup kalan matrah farkları üzerinden yapılan tarhiyatlar, tarhiyat sonrası uzlaşmaya konu edilebilecektir.

2.4. Yapılan tarhiyatların dava konusu yapılması durumunda mahsup işlemi
Söz konusu döneme ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarına göre önerilen tarhiyatlar üzerine, vergi dairelerince herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın gerçekleştirilen tarhiyatların mükelleflerce dava konusu yapılması halinde, bahse konu şartların gerçekleşmesine bağlı olarak, mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın, bu İç Genelgenin

"2.1" bölümünde yer alan açıklamalara göre düzeltme işleminin yapılması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.


Mehmet KİLCİ
Gelir İdaresi Başkanı

Kod uygulaması ile ilgili özellikler

Veysi Seviğ
KOD uygulaması ile ilgili özellikler
11.12.2009 Veysi Seviğ

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı geçen hafta içerisinde KOD uygulaması ile ilgili bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamaya göre:


* Sahte belge düzenleyen mükelleflerden alışları olanlar düzeltme beyannamesi vermek suretiyle söz konusu alışlarını Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartacaklardır. Bu bağlamda düzeltme beyannamesinin verilmemesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilmesi koşuluyla genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.


Diğer yandan olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır. Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı da mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.


* Sahte belge kullanan mükelleflerden alışlarda ise bu alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır. Buna karşılık banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olan ödemeler için düzeltme beyannamesi verilerek bu alışlar için ödenen Katma Değer Vergilerinin indirimden çıkartılması gerekmektedir.


Olumsuz alış dönemleri zamanaşımına uğramış ise müteselsil sorumluluktan bahis edilmeyecektir.


Diğer yandan sahte belge kullanan firmanın genel esaslara dönmesi yani hakkındaki olumsuzluğun kalkması durumunda da bu firmadan alış yapanların müteselsil sorumluluğu kalkmış sayılacaktır.


Söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükelleflerin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.


* Adresinde bulunmayan veya mükellefiyeti resen kapatılan mükelleflerden alışlarda, adresinde bulunmama veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemden önceki dönemler için yani mükellefin faal olduğu dönemlerde yapılan alışlar için herhangi bir sorumluluk yoktur. Mükelleflerin bu durumu vergi dairelerine açıklamaları gerekmektedir.


Adresinde bulunulmadığı veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemlere ilişkin söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerden çıkarılabilir. Düzeltme beyannamesi verilmesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilerek genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.


Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükelleflerin müteselsil sorumluluğu yoktur.
Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.


* Defter ve belgelerini inceleme elamanına ibra etmeyen mükelleflerden alışlar için defter, belge ibraz edilmeyen dönemlerdeki alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır.


Ödemelerin, banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olması durumunda, söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartılması mümkündür.


Defter ve belge ibraz etmeyen mükellefler hakkında olumsuzluk kalkarsa, bu durumun ayrıca vergi dairesine bildirilmesi gerekir.


Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.


Diğer yandan, söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.
Ancak uygulamada yaşanan birçok olayda alıcıların, fatura bedelini çek keşide etmek veya banka havalesi ile ödemelerine rağmen, bu durumları dikkate alınmamaktadır.


Oluşan yargı kararına göre de "Alış faturalarının büyük bir bölümünün müşteri çekleriyle veya internet üzerinden banka havalesiyle yapılmış olmasının, Katma Değer Vergisi indiriminde kullanılan faturaların gerçek mal alışlarına ilişkin olduğu"nu göstermektedir. (Danıştay 4. Daire E. No: 2008/8784.K.No: 2009/1974, karar için bakınız: Yaklaşım Dergisi Sayı No: 204)


Uygulamada KOD'a alınmaları nedeniyle birçok ticari faaliyet sahibi zor durumdadır. Özellikle kendilerinden mal aldıkları yükümlülerin, bilahare KOD'a alınanların sayısı her geçen gün artmaktadır.


Alışları nedeniyle vergi dairelerine davet edilen vergi mükelleflerine bazı hallerde kendilerine KOD'a alınmış bulunan kişi ve/veya kurumlardan alış yaptıkları bildirilerek, bu alışları ile ilgili faturalar üzerinde gösterilen Katma Değer Vergilerini düzeltme beyannamesi vererek indirimden çıkartmaları istenmekte olup, bu isteme uymayanlarda KOD'a alınmaktadır.


http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=133870&YZR_KOD=157

10 Aralık 2009 Perşembe

Şevket TEZEL (sevtezel@hotmail.com)
Sözcü Gazetesi: Aynı Anda Hem SSK’lı Hem Bağ-Kur’lu Olabilir miyim?
ÇALIŞANLARIN SÖZCÜ'SÜ

Aynı Anda Hem SSK’lı Hem Bağ-Kur’lu Olabilir miyim?

Soru: Bireysel olarak iki ortak birlikte çalışıyoruz. Ben başka bir şirkette iş başı yapmak üzere anlaştım ve orada SSK'lı olarak görev almam gerekiyor. Serbest işimi de bırakmak istemiyorum. Bu durumda hem Bağ-Kur’lu hem de SSK'lı olarak çalışabilir miyim? Yoksa Bağ-Kur’dan çıkmam mı gerek? Serbest işimi devretmeli miyim? Fuat EROL
Cevap: SSK’lı olarak çalışmaya başladığınızda şirket ortaklığından kaynaklanan Bağ-Kur sigortalılığınızın sona ermesi gerekmiyor. SSK’lı olarak çalıştığınız işyeri de sizi sigortasız çalıştıramayacağından normal primlerinizi ödeyecek. Yani aynı anda hem Bağ-Kur’lu hem de SSK’lı olabilirseniz de emekliliğiniz açısından çakışma döneminde Bağ-Kur’luluğunuz geçerli olur ve adınıza SSK’ya ödenen primleri Bağ-Kur prim borcunuza saydırabilirsiniz. Fakat şirket ortaklığınızı devrederseniz Bağ-Kur kaydınızı kapatarak emeklilik açısından SSK’lılığınıza geçerlilik sağlayabilirsiniz. 26.11.2009

Sigortalılık hallerinin çakışması

SOSYAL SİGORTA İŞLEMLERİ YÖNETMELİĞİ
Resmi Gazete No: 26981
Resmi Gazete Tarihi :28/08/2008


Sigortalılık hâllerinin birleşmesi veya çakışması
MADDE 27 – (1) Sigortalının, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hâllerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması hâlinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır. Bu sigortalılık hâli kesintiye uğrayıncaya kadar sigortalılık devam ettirilir. Kesintiye uğraması hâlinde, sonra başlayan sigortalılık hâli devreye girer. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fırkasının (a) bendi kapsamında sigortalı bildirilemezler.
(2) Sigortalının, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hâlleri ile 5 inci maddenin (a) ve (e) bentlerine tabi sigortalılık hâllerinin çakışması hâlinde, Kanunun 4 üncü madde kapsamında sigortalı sayılır ve birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Sigortalının, bu madde hükmüne göre sigortalı sayılması gereken sigortalılık hâlinden başka bir sigortalılık hâli için prim ödemiş olması durumunda, ödenen primler birinci fıkraya göre esas alınan sigortalılık hâli için ödenmiş ve esas alınan sigortalılık hâlinde geçmiş kabul edilir.
(4) Bu maddede belirtilen statü değişikliklerinde, bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde belirtilen sigortalılığın sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren, yeni statüye göre hak ve yükümlülükler başlar.

Pazartesi günü işe giriş

SGK Bilgi Bankası

Soru Numarası :292

Cevaplanma Tarihi :05.02.2009

· Soru
· İşe girişi tarihi, pazartesi (hafta başı) gününe rastlarsa, aynı gün giriş verebilir miyim?

· Cevap
· Pazartesi günü, hafta başı olduğu için aynı gün işe giriş yapabilirsiniz. Aksi takdirde, aynı gün işe giriş sadece inşaat sektörü için geçerlidir.
·

© 2009, T.C.Sosyal Güvenlik Kurumu.

İşe giriş bildirgesi - Düzeltme

SGK Bilgi Bankası

Soru Numarası :291

Cevaplanma Tarihi :05.02.2009

· Soru
· İşe giriş bildirgesi doldururken yanlışlık yaptım. Yani ../../2009 tarihinde vermem gereken işe girişi ../../2008 tarihi olarak geriye dönük vermişim. Bu işlemi nasıl düzeltebilirim?

· Cevap
· İşe giriş tarihinin düzeltilmesi için; hatalı işe girişin dökümü ve düzeltme dilekçesi ile işyerinin bağlı olduğu SGK İl veya SGK Müdürlüğüne başvurmanız gerekmektedir.


© 2009, T.C.Sosyal Güvenlik Ku

Asgari geçim indirimi

ÖRNEKLİ ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ HESAPLAMASI

5615 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun, “Ücretlilerde Vergi İndirimini” düzenleyen mükerrer 121 inci maddesi yürürlükten kaldırılmış, 32 inci maddesi ise yeniden düzenlenerek çalışanların elde ettikleri ücret gelirlerine uygulanmak üzere Asgari Geçim İndirimi uygulaması getirilmiştir.


Uygulamada Dikkat Edilecek Hususlar:

1. Çalışanın medeni hali ve aile durumu dikkate alınarak belirlenmiş indirim oranlarının yıllık brüt asgari ücrete uygulanması ile bulunacak matrah üzerinden %15 oranında yıllık Asgari Geçim İndirimi hesaplanacaktır. 2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL,yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.

2. Asgari Geçim İndirim uygulamasında eş; Ücretli ile arasında resmi evlilik bağı bulunan kişidir.

3. Asgari Geçim İndirim uygulamasında çocuk;Ücretli ile birlikte oturan veya onun tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler, ücretliyle birlikte oturan ana veya babasını kaybetmiş torunlar dahil) 18 yaşını veya eğitimine devam edenler için 25 yaşını doldurmamış kişidir.

4. Yıllık olarak hesaplanan Asgari Geçim İndirimi tutarının 12/1 ‘i ücretlinin aylık olarak hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir.

5. Asgari Geçim İndirim tutarı çalışanın ücretinden kesilecek gelir vergisi miktarından fazla olamaz.

6. Yıl içinde işyeri değiştiren ücretliler yeni işyerlerinde çalışmaya başladıkları aydan itibaren Asgari Geçim İndirim uygulamasından yararlanacaklardır.

7. Yıl içinde yeni işe başlayanlar işe başladıkları aydan itibaren Asgari Geçim İndirim uygulamasından yararlanacaklardır.

8. Asgari Geçim İndirim uygulamasında ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle mahsup yapılacaktır.

9. Yıl içinde asgari ücret tutarında meydana gelen değişiklikler Asgari Geçim İndirim uygulamasında dikkate alınmayacaktır.

10. Asgari Geçim İndirimi Oranları: Çalışanın kendisi için % 50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için % 10’u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5 diğer çocuklar için % 5’idir.

Asgari Geçim İndirim Hesaplaması:



Örnek:-1

A şahsı Bekardır.

2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL

(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)

Asgari Geçim İndirim Oranı (Bekar/sadece kendisi için) %50

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 50) 3.650,40 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (3.650,40 x %15) 547,56 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (547,56 : 12) 45,63 YTL

A şahsına 45,63 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.


Örnek:-2

A şahsı Evlidir. Eşinin herhangi bir geliri yoktur.10 yaşında 1 çocuğu vardır.

2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL

(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)

Asgari Geçim İndirim Oranı (kendisi için %50) %67,5

“ (geliri olmayan/çalışmayan eşi için %10)

“ (bir çocuk için % 7,5)

(Toplam:%67,5)

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 67,5) 4.928,04 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (4.928,04 x %15) 739,21 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (739,21 : 12) 61,60 YTL


A şahsına 61,60 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.


Örnek:-3

A şahsı Evlidir. Eşi çalışmaktadır. 14 yaşında 1 çocuğu vardır.

2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL

(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)

Asgari Geçim İndirim Oranı (kendisi için %50) %57,5

“ (bir çocuk için % 7,5)

(Toplam:%57,5)

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 57,5) 4.197,60 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (4.197,60 x %15) 629,69 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (629,69 : 12) 52,47 YTL



A şahsına 52,47 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.



Örnek:-4

A şahsı Evlidir. Eşinin herhangi bir geliri yoktur.8 ve 10 yaşında 2 çocuğu vardır.

2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL

(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)

Asgari Geçim İndirim Oranı (kendisi için %50) %75

“ (geliri olmayan/çalışmayan eşi için %10)

“ (birinci çocuk için % 7,5)

“ (ikinci çocuk için % 7,5)

(Toplam:%75)

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 75) 5.475,60 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (5.475,60 x %15) 821,34 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (821,34 : 12) 68,44 YTL


A şahsına 68,44 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.


Örnek:-5

A şahsı Evlidir.Eşi çalışmaktadır.10 ve 14 yaşında 2 çocuğu vardır.



2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL



(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)



Asgari Geçim İndirim Oranı (kendisi için %50) %65

“ (birinci çocuk için % 7,5)

“ (ikinci çocuk için % 7,5)

(Toplam:%65)

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 65) 4.745,52 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (4.745,52 x %15) 711,82 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (711,82 : 12) 59,31 YTL



A şahsına 59,31 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.



Örnek:-6



A şahsı Evlidir.Eşinin herhangi bir geliri yoktur.8,13,16 ve 20 yaşında 4 çocuğu vardır.20 yaşındaki çocuk üniversite öğrencisidir.



2008 Yılında Geçerli Olan Yıllık Brüt Asgari Ücret Tutarı: 7.300,80 YTL



(2008 yılından geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş brüt asgari ücret 608,40 YTL, yıllık brüt asgari ücret ise 608,40x12=7.300,80 YTL’dir.)



Asgari Geçim İndirim Oranı (kendisi için %50) %85

“ (geliri olmayan/çalışmayan eşi için %10)

“ (birinci çocuk için % 7,5)

“ (ikinci çocuk için % 7,5)

“ (üçüncü çocuk için % 5)

“ (dördüncü çocuk için % 5)

“ (Toplam:%85)

Asgari Geçim İndirim Matrahı (7.300,80 x % 85) 6.205,68 YTL

Asgari Geçim İndirim Yıllık Tutarı (6.205,68 x %15) 930,85 YTL

Asgari Geçim İndirim Aylık Tutarı (930,85 : 12) 77,57 YTL



A şahsına 77,57 YTL ücretinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilerek ödenecektir.



Sonuç:



Alınan maaşın miktarına bakılmaksızın yıllık brüt asgari ücrete uygulanması ile bulunacak matrah üzerinden %15 oranında yıllık Asgari Geçim İndirimi hesaplanacaktır.Diğer bir ifadeyle maaşınız ne kadar yüksek olursa olsun asgari geçim indirimi için dikkate alınacak miktar 2008 yılı için 7.300,80 YTL’dir.



Yukarıdaki örnekten hareket edersek A şahsının 2008 yılı brüt gelirinin 30.000,40.000 veya 50.000 YTL olması asgari geçim indirim miktarını etkilemeyecektir.Önceki yıllarda uygulanan satış fişi-fatura ibrazlı vergi iade sistemine göre yüksek gelir elde edene iade edilen miktar çok daha yüksekti.



-----------------------------

(1) 04.04.2007 tarih, 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

http://www.alomaliye.com/2008/cumhur_sinan_ornekli.htm

113 SERİ NO'LU KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ

113 SERİ NO'LU KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ
Resmi Gazete No
27423
Resmi Gazete Tarihi
05/12/2009
Kapsam
Katma değer vergisi (KDV) uygulamalarına ilişkin olarak aşağıdaki düzenleme ve açıklamalara gerek duyulmuştur.

A. 3065 SAYILI KDV KANUNUNDA 5904 SAYILI KANUNLA1 YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

1.Yabancı Sinema Yapımcılarına Tanınan İstisna

KDV Kanununun 11/1-b maddesine 5904 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle eklenen alt bentte "14/7/2004 tarihli ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan sinematografik eserlere ilişkin yabancı yapımcılar tarafından satın alınacak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinde yer alan ve ilgili yılda uygulanmakta olan haddin üzerindeki mal ve hizmetler nedeniyle ödenen katma değer vergisi yapımcılara iade olunur." hükmüne yer verilmiştir.

Aynı maddenin (2) numaralı fıkrasının Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, söz konusu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

1.1. Kapsam
Türkiye'de ikametgâhı, işyeri, kanuni ve iş merkezi bulunmayan yabancı yapımcılar, Türkiye'de gelir, kurumlar ve KDV mükellefiyetini gerektiren herhangi bir faaliyetleri olmaması kaydıyla, 14/7/2004 tarihli ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan sinematografik eserlerin yapımına ilişkin olarak verilen çekim izin süresi içinde satın alacakları veya ithal edecekleri mal ve hizmetler için bu uygulamadan yararlanacaktır.

İstisna, mal ve hizmet alımları ile ithalat sırasında ödenen KDV'nin vergi dairesinden iade olarak talep edilmesi suretiyle uygulanacaktır.

1.2. Asgari Tutar
Bu uygulama kapsamında satın alınacak mal ve hizmet bedellerinin aynı fatura ve benzeri belgede gösterilen KDV hariç toplam tutarının, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinde öngörülen ve ilgili dönemde uygulanmakta olan fatura düzenleme sınırının altında olması halinde istisna kapsamında işlem yapılmayacaktır.

1.3. İade İçin Başvurulacak Vergi Dairesi
Türkiye'deki faaliyetin tamamlanması sonrasında bu uygulama kapsamında talep edilecek KDV iadelerini yerine getirmeye Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Başkent Vergi Dairesi Müdürlüğü, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Konak Vergi Dairesi Müdürlüğü yetkili kılınmış olup, yabancı sinema yapımcılarının iade taleplerini bu dairelerden herhangi birisine yapmaları mümkündür.

1.4. İade Talebi
İade talebi, yabancı yapımcıların Kültür ve Turizm Bakanlığından aldıkları film çekim izin süresinin dolmasının sonrasında, ilgili vergi dairesine verilecek bir dilekçe ile yapılır. İade talepleri münhasıran Yeminli Mali Müşavir (YMM) raporu ile yerine getirilir. Bu raporlarda iade için üst limit aranmayacaktır.

Bu raporda; öncelikle yabancı sinema yapımcıları tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına Sinematografik Ortak Yapımlar ve Türkiye'de Ticari Amaçlı Film Çekmek İsteyen Yerli ve Yabancı Yapımcılar Hakkında Yönetmelik çerçevesinde yapılan başvuru kapsamında, bu Bakanlığa verilen bütün bilgiler ile alınan bütün izinlere, işlemlerin safhalarını da içerecek şekilde ayrıntılı olarak yer verilecektir.

Rapora KDV iadesine konu mal ve hizmet alımları ile ithalata ilişkin fatura ve benzeri belgeler ile gümrük makbuzlarının dökümünü gösteren bir liste eklenecektir. Bu hizmetlerin tedarikçi firmalar tarafından gerçekleştirilmesi durumunda, bu rapora söz konusu firmalar tarafından bu kapsamda satın alınan mal ve hizmetler ile ithalata ilişkin belgelerin listesi de eklenecektir. YMM'ler söz konusu listelerde yer alan, yabancı sinema yapımcılarının KDV ödeyerek yaptıkları mal ve hizmet alımlarının söz konusu yapıma ilişkin olduğunu ve belgelerin gerçek işlemleri yansıttığını, her türlü inceleme tekniğini kullanarak göstermek zorundadırlar. Bu itibarla, haksız vergi iadesine sebebiyet verilmesi durumunda YMM'ler, ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan yabancı yapımcı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacaktır.

İade talebi vergi dairesi tarafından 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin bu bölüme aykırı olmayan esasları çerçevesinde ve YMM raporunun eksiksiz olarak verildiği tarihi izleyen 30 gün içinde yerine getirilecektir.

2. Başbakanlık Merkez Teşkilatına Yapılacak Araç Teslimlerinde İstisna

KDV Kanununun 13 üncü maddesine 5904 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle eklenen (g) bendiyle; 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez teşkilatına teslimi KDV'den istisna edilmiştir.
Buna göre, 5904 sayılı Kanunun Resmi Gazete'de yayımlandığı 3/7/2009 tarihinden itibaren, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan araçların, Başbakanlık merkez teşkilatına tesliminde KDV hesaplanmayacaktır. Ancak, söz konusu araçların Başbakanlığa bağlı, ilgili, ilişkili kurul, kurum veya kuruluşlara teslimi, önceden olduğu gibi genel esaslar çerçevesinde vergilendirilecektir.

Söz konusu istisna, tam istisna mahiyetinde olup, bedeli KDV Kanununun 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının verdiği yetkiye istinaden Bakanlar Kurulunca belirlenen alt limiti (2004/8127 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 100 TL) aşan teslimler nedeniyle yüklenilen KDV tutarları, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde, mükellefin isteğine göre mahsuben veya nakden iade edilecektir.

İade talebi bir dilekçe ile yapılacak, bu dilekçeye;
- İstisna kapsamındaki satış faturalarının fotokopisi veya listesi,
- İstisna kapsamında teslim edilen araçlarla ilgili olarak yüklenilen vergi miktarına ilişkin hesaplamaları gösterir tablo,
- İstisnaya konu işlemlerin gerçekleştiği döneme ait indirilecek KDV listesi
eklenecektir.
İade talepleri, 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin mal ihracından doğan KDV iadesindeki esaslar çerçevesinde sonuçlandırılacaktır. İade için YMM tasdik raporu ibraz edilen durumlarda da ihracat istisnası için öngörülen limitler geçerli olacaktır.
Diğer taraftan, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan malların Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithali de KDV Kanununun 13/g ve 16/1-a maddeleri uyarınca KDV'den istisna olacaktır.

3. Öğrenci Yurtları Tarafından Bedelsiz Olarak Verilen Yurt Hizmetlerinde İstisna

KDV Kanununun 17/2-b maddesinde 5904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (a) bendi ile yapılan değişiklikle, 24/3/1950 tarihli ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanuna Ek Kanun ile 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulan öğrenci yurtları tarafından ilgili dönemdeki kapasitelerinin %10'unu geçmemek üzere bedelsiz verilen yurt hizmetleri KDV'den istisna edilmiştir.

Buna göre, 5661 ve 3797 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan öğrenci yurtları tarafından, ilgili dönemdeki kapasitelerinin %10'unu geçmemek üzere bedelsiz olarak verilen yurt hizmetleri 3/7/2009 tarihinden itibaren KDV'den istisna olacaktır. Söz konusu Kanunlar kapsamında faaliyette bulunmayan diğer yurt işletmelerinin bu istisnadan yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, istisnaya ilişkin Kanun hükmünde geçen "ilgili dönemdeki kapasiteleri" ibaresinden, öğrenci yurtlarına Milli Eğitim Bakanlığı (veya ilgili Valilik) tarafından verilen yurt açma izin belgesinde (tadil ve değişiklik hallerinde yeni belgede) gösterilen kapasitenin anlaşılması gerekmektedir.

Düzenleme kısmi istisna mahiyetinde olduğundan, yukarıda belirtildiği şekilde verilen yurt hizmetleri ile ilgili olarak yüklenilen vergiler, KDV Kanununun 30/a maddesi uyarınca indirim konusu yapılamayacak, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.

4. Konut Yapı Kooperatiflerinin Üyelerine Konut Teslimlerinde KDV Uygulaması

5904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (b) bendi ile KDV Kanununun 17/4-k maddesinde yer alan "konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri" ibaresi madde metninden çıkarılmış; 5904 sayılı Kanunun 16 ncı maddesiyle KDV Kanununa eklenen geçici 28 inci maddede de, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerince, üyelerine yapılan konut teslimleri katma değer vergisinden müstesnadır." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, 5904 sayılı Kanunun yayımlandığı 3/7/2009 tarihinden itibaren bina inşaat ruhsatını almış olan konut yapı kooperatifleri tarafından, üyelerine yapılacak konut teslimleri, söz konusu konutlar için belirlenen oranlarda KDV'ye tabi tutulacaktır.

Dolayısıyla, 3/7/2009 tarihinden itibaren bina inşaat ruhsatı alan konut yapı kooperatifleri adına, bina inşaat ruhsatının alındığı tarihten itibaren KDV mükellefiyeti tesis edilecek, vergiye tabi işlemleri bulunmasa dahi sözü edilen konut yapı kooperatifleri tarafından takvim yılının üçer aylık dönemleri itibariyle KDV beyannamesi verilecektir.

Öte yandan, 3/7/2009 tarihinden önce veya sonra kurulan konut yapı kooperatifleri adına bina inşaat ruhsatı alınmadığı müddetçe KDV mükellefiyeti tesis edilmesine gerek bulunmamaktadır.
3/7/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerince üyelerine yapılan konut teslimlerinde ise istisna uygulaması devam edecek olup, bu kooperatifler bakımından daha önce yayımlanan KDV genel tebliğlerinde yer alan açıklamalar geçerli olacaktır.
B. HİZMET İHRACI İSTİSNASI

KDV Kanununun 11/1-a maddesi ile ihracat teslimlerinden ayrı olarak yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler de KDV'den istisna edilmiş, aynı Kanunun 12/2 maddesi uyarınca, bir hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilebilmesi için;
-Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması,
-Hizmetten yurt dışında faydalanılması,
şartlarının yerine getirilmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan hizmet ihracı konusunda 26 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (K) ve 30 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A) bölümündeki açıklamalarda, hizmet ihracı istisnası uygulamasında;
-Hizmetin Türkiye'de yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması,
-Fatura ve benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi,
-Hizmet bedelinin döviz olarak Türkiye'ye getirilmesi,
-Hizmetten yurt dışında yararlanılması,
şartlarının aranacağı belirtilmiştir.
KDV Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri ile konu hakkındaki açıklamaların yer aldığı KDV Genel Tebliğleri uyarınca, yurt dışındaki müşteriler için ifa edilen hizmetlerin, hizmetin ifa edildiği dönemde, bedelin döviz olarak Türkiye'ye gelmesi beklenilmeden ihracat istisnası kapsamında beyan edilecektir.
Ancak, bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim konusu yapılamayan vergilerin KDV Kanununun 32 nci maddesi kapsamında iadesi hizmet bedeli döviz olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmeyecektir.

C. LİMAN VE HAVA MEYDANLARINDA VERİLEN HİZMETLERDE İSTİSNA
Hava meydanlarında işletici kuruluşlar tarafından yolculara verilen hizmetlere ilişkin olarak "Yolcu Servis Ücreti" adı altında talep edilen ve havayolu şirketlerince bilet bedellerine eklenmek suretiyle yolculardan tahsil edilip hava meydanı işleticilerine aktarılan tutarların, KDV uygulamaları karşısındaki durumu konusunda aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.
KDV Kanununun 13/b maddesinde, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetlerin KDV'den müstesna olduğu hükme bağlanmış, istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ise muhtelif KDV Genel Tebliğleri ile belirlenmiştir.
İstisna kapsamına, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan seyrüsefere ilişkin, yük ve yolcuya verilen tahmil, tahliye ve benzeri hizmetler de dâhil olmak üzere, her türlü hizmet girmektedir.
Buna göre, hava meydanı işleticisi kuruluşlar tarafından, yukarıda belirtilen "Yolcu Servis Ücreti" kapsamında yolculara verilen hizmetler, hava taşıma araçları için seyrüsefere ilişkin olarak verilen tahmil, tahliye ve benzeri hizmetler kapsamında KDV'den müstesnadır. Bu istisna kapsamında havayolu şirketlerinin bilet bedelleri içinde yer alan yolcu servis ücretlerinin, bilete ilişkin KDV matrahına dâhil edilmeyeceği de tabiidir.
Ayrıca, "Yolcu Servis Ücreti" kapsamında verilen hizmetlere ilişkin tutarların hava yolu şirketlerince bilet bedellerine eklenmek suretiyle yolculardan tahsil edilip hava meydanı işleticisi kuruluşlara fatura karşılığında aktarılması, hizmet bedelinin tahsilini sağlamaya yönelik bir uygulamadır. Bu aktarma işlemi KDV'nin konusuna girmediğinden söz konusu faturalarda KDV hesaplanmayacaktır.
Öte yandan, 2004/8127 sayılı Kararnameyle KDV Kanununun 13 üncü maddesinde düzenlenen istisnaların uygulanmasına imkân veren asgari tutar, KDV hariç 100 TL olarak belirlenmiştir. Yolculara verilen söz konusu hizmetler, hava taşıma araçlarının seyrüseferleri ile ilgili hizmetlerdir. Bu nedenle, sözü edilen Kararname ile belirlenen asgari tutarın, her bir araçta yolculuk eden yolcu sayısına göre hesaplanacak yolcu servis ücretleri toplamı esas alınarak uygulanması gerekmektedir.
Her bir hava taşıma aracında seyahat eden yolculara ait toplam yolcu servis ücretlerinin 100 TL'nin altında olması halinde istisna uygulanmayacak, bu toplam tutar üzerinden hesaplanan KDV, hava yolu şirketlerince beyan edilecektir. Toplam tutarın 100 TL ve üstünde olması halinde ise istisna kapsamında işlem yapılacaktır.
Araç başına hesaplanan "Yolcu Servis Ücreti" tutarlarının istisna kapsamı dışında olması ve yukarıda belirtildiği şekilde hava yolu şirketlerince KDV hesaplanıp beyan edilmesi ve KDV indirim mekanizmasının işletilebilmesi bakımından, hava meydanı işleticileri tarafından yolcu servis ücretlerinin tahsili amacıyla hava yolu şirketlerine düzenlenen faturalarda KDV hesaplanması ve işleticiler tarafından beyan edilmesi gerekmektedir.

D- DİPLOMATİK İSTİSNA
1. Kapsam
KDV Kanununun;
-15/1-a maddesiyle, karşılıklı olmak kaydıyla, yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilciliklerine, konsolosluklarına ve bunların diplomatik haklara sahip mensuplarına yapılan teslim ve hizmetler,
-15/1-b maddesiyle de uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara ve bunların mensuplarına yapılan teslim ve hizmetler
KDV'den istisna edilmiş, bu istisnaların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile istisnanın uygulanacağı asgarî miktarların tespitine Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Bu hükümler uyarınca; karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilciliklerine, konsoloslukları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara yapılan teslim ve hizmetlere 60 Seri No.lu KDV Genel Tebliğindeki, bunların vergi muafiyetine sahip mensuplarına yapılan teslim ve hizmetlere ise 103 Seri No.lu KDV Genel Tebliğindeki düzenlemelere göre KDV istisnası uygulanmaktadır.
1/1/2010 tarihinden itibaren 103 Seri No.lu KDV Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmış olup, KDV Kanununun 15 inci maddesi ile Bakanlığımıza tanınan yetkiye dayanarak ve bu tarihten geçerli olmak üzere;
-Karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilik ve konsoloslukların vergi muafiyetine sahip diplomatik misyon şefleri, diplomasi memurları, konsolosluklarda görevli misyon şefleri, meslekten konsolosluk memurlarına,
-Karşılıklı olmak kaydıyla servis pasaportu hamili olan ve Dışişleri Bakanlığınca II. sınıf kimlik kartı verilen teknik ve idari personel ile
-Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşların mensuplarına
yapılan ve bedeli KDV dahil en az 50 TL olan (elektrik, su ve telekomünikasyon harcamalarında 50 TL şartı aranmaz) teslim ve hizmetlere, KDV Kanununun 15 inci maddesinde yer alan istisna aşağıdaki usul ve esaslar çerçevesinde uygulanacaktır.
Dışişleri Bakanlığı, karşılıklılık ilkesini gözeterek, her ülke itibariyle geçerli olacak yıllık kişisel harcamaların üst sınırı ile Türkiye Cumhuriyeti misyon mensuplarına kişisel mal ve hizmet alımlarında 50 TL'den yüksek alt limit uygulayan ülke temsilcilik mensupları için alt sınırı tespit edecek ve bu miktarı ilgili temsilciliğe bildirecektir. Dışişleri Bakanlığı, bu tespiti uluslararası kuruluşların vergi muafiyetine haiz mensupları için de yapacaktır. Dışişleri Bakanlığı tarafından bu bilgiler ülke/uluslararası kuruluş ve kişi bazında Gelir İdaresi Başkanlığına da iletilecektir. Bu bilgilerde herhangi bir değişiklik olması halinde bu değişiklikler, Dışişleri Bakanlığı tarafından, uygulamanın aksamasına neden olmayacak bir sürede Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilecektir.
2. Diplomatik İstisna Kapsamındaki Teslim ve Hizmetler
Türkiye'deki diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşların vergi muafiyetine sahip mensupları, KDV'ye tabi her türlü mal ve hizmeti KDV ödeyerek satın alacaklardır.
Bu çerçevede, diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşların vergi muafiyetine sahip mensuplarına satış yapan KDV mükellefleri, düzenledikleri fatura ve benzeri belgelerde (fatura düzenleme sınırının altında kalsa bile bu kapsamdaki satışları için fatura düzenlenmesi gerekmektedir) yabancı misyona tabi kişinin adı-soyadını, Dışişleri Bakanlığınca düzenlenen yabancı misyon personel kimlik kartının numarasını veya yabancılara mahsus kimlik numarasını yazacaklardır. Bu bilgilerin yer almadığı fatura ve benzeri belgeler iade talebine konu olmayacaktır. Ancak elektrik, su ve telekomünikasyon harcamalarına ait belgelerde yabancı misyon personel kimlik kartının numarası veya yabancılara mahsus kimlik numarası aranılmayacaktır.
Bu fatura ve benzeri belgelerde teslim ve hizmet bedeline ait hesaplanan ve usulü dairesinde gösterilen KDV alıcıdan tahsil edilecektir.
Akaryakıt, doğalgaz, motorlu taşıt ve taşınmaz alımlarında ise eskiden olduğu gibi takrir yönteminin uygulanmasına devam edilecektir.
Öte yandan, diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşların resmi alımlarında KDV istisna uygulaması için 60 Seri No.lu KDV Genel Tebliğindeki düzenlemeler geçerli olduğundan, söz konusu misyonların resmi mal ve hizmet alımlarında istisnadan yararlanmaları amacıyla Dışişleri Bakanlığınca düzenlenen "Katma Değer Vergisi ve Özel İletişim Vergisi Diplomatik İstisna Belgesi" ile yaptıkları alışverişlere ilişkin mevcut uygulamaya devam edilecektir.

3. İade Uygulaması
Diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşların mensuplarından bedeli KDV dahil en az 50 TL (veya karşılıklılık ilkesi çerçevesinde tespit edilen daha yüksek alt limit) olan mal ve hizmetlere ait alış sırasında ödedikleri KDV'nin iadesini talep edenler; içinde bulundukları takvim yılının üçer aylık dönemleri itibariyle gerçekleşen harcamalarına ait fatura ve benzeri belgeleri, Dışişleri Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitelerinde örneği yer alan bildirim formuna ekleyerek takip eden ayda mensup oldukları temsilciliğin belirleyeceği süre içinde bu temsilciliğe vereceklerdir. Elektrik, su ve telekomünikasyon harcamalarında bedel 50 TL'yi geçmese dahi bu harcamalara ilişkin belgeler bu bildirim formuna eklenecektir.
Diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşlar, mensuplarından aldıkları bu formları, aynı ayın sonuna kadar resmi bir yazı ekinde bulundukları yer Vergi Dairesi Başkanlığının, Vergi Dairesi Başkanlığı bulunmayan illerde Defterdarlığın yetkilendirdiği (Dışişleri Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitelerinde belirtilen) vergi dairesine intikal ettireceklerdir. Diplomatik misyonlar ve konsolosluklar ile uluslararası kuruluşlar, bildirim formlarının vergi dairelerine zamanında verilebilmesine yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.
Formların, vergi dairesine öngörülen süre geçtikten sonra verilmesi/gönderilmesi halinde, değerlendirme ve iade işlemi bir sonraki üç aylık dönem itibariyle yapılacaktır.
İçinde bulunulan yılın üç aylık bir döneminde mal ve hizmet alımlarına ait KDV'nin iadesi için form verilmediği veya bazı harcamalar verilen formlara dahil edilmediği taktirde, bu harcamaların cari yılı geçmemek kaydıyla izleyen dönemlerde verilecek formlara dahil edilmesi mümkündür.
Misyon mensubunun yıl içinde göreve başlaması halinde, yararlanacağı istisna tutarı göreve başladığı ay tam olarak dikkate alınarak kıst olarak hesaplanacaktır.
Örnek : A ülkesinin Ankara'daki Büyükelçiliğinde 2010 yılının Eylül ayında göreve başlayan ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde yıllık KDV dahil 24.000 Euro karşılığı TL tutarında KDV istisnasından yararlanabilecek bir diplomatın istisnadan faydalanacak harcama limiti (24.000 / 12 x 4) = 8.000 Euro karşılığı TL olacaktır.
4. Vergi Dairelerince Yapılacak İşlemler
Vergi dairesi, formu veren misyon için Dışişleri Bakanlığının karşılıklılık ilkesine göre belirlediği yıllık harcama sınırı çerçevesinde gerçekleşen mal ve hizmet alımları sırasında ödenen KDV'ye ilişkin fatura ve benzeri belgeleri, yukarıdaki hususlar çerçevesinde değerlendirecektir. Vergi dairesi iade işlemlerini, formların intikal ettiği tarihten itibaren en geç 30 gün içinde sonuçlandırarak, iade tutarını ilgili kişinin banka hesabına aktaracaktır.
Bildirime ekli fatura ve benzeri belgelerin sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu inceleme raporu ile tespit edilmişse, bu belgelerde gösterilen KDV tutarlarıyla sınırlı olmak üzere iade talebi yerine getirilmeyecektir.
İadenin ilgili olduğu yıl ile bir önceki yıl içinde haklarında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği konusunda vergi inceleme raporu bulunanlardan alım yapılmışsa, bu satıcılardan alınan belgelerde gösterilen KDV tutarları ile sınırlı olmak üzere, iade talepleri yerine getirilmeyecek ve söz konusu belgelerin gerçek olup olmadığı 3 ay içinde vergi dairesince tespit edilecek ve olumlu sonuçlanması halinde iade yerine getirilecektir.
Bu durumlar, gerekçesiyle birlikte talep sahibine ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilecektir.

E- KULLANIM SÜRESİ GEÇEN VEYA KULLANILAMAYACAK HALE GELEN MALLARA İLİŞKİN YÜKLENİLEN KDV HAKKINDA YAPILACAK İŞLEM

Gelir İdaresi Başkanlığına intikal eden olaylardan; mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak stoklarında mevcut olan ancak kullanım süresi geçen veya bir başka nedenle kullanılamayacak durumda olan malların, ilgili mevzuat uyarınca teşkil edilen resmi komisyonlar veya Takdir Komisyonu huzurunda imha edilmesi durumunda, bu mallara ilişkin yüklenilen KDV'nin indirilip indirilemeyeceği hususunda tereddüde düşüldüğü anlaşılmıştır.
KDV Kanununun (30/c) maddesinde; deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm uyarınca, kullanım süresi geçen veya bir başka biçimde kullanılamayacak hale gelen ve imha edilen mallar, zayi olan mal mahiyetinde olduğundan mükelleflerce bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV'nin indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, zayi olan mallara ait yüklenilen ve daha önce indirim konusu yapılan KDV'nin, imha tarihini kapsayan vergilendirme dönemine ait 1 No.lu KDV Beyannamesinin "İlave Edilecek KDV" satırına dahil edilmek suretiyle indirim hesaplarından çıkarılması gerekmektedir.

F- 2010 YILINDA GERÇEKLEŞEN İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERDE İADE SINIRI

İndirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV iade taleplerinde, bu işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarının iade konusu yapılamayacak kısmı ile ilgili olarak 2009 yılında geçerli olan 13.000 TL tutarındaki sınır, 2006/10379 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca, 2009 yılına ilişkin yeniden değerleme oranında (%2.2) artırılarak 2010 yılı için 13.300 TL olarak uygulanacaktır.

G. KDV GENEL TEBLİĞLERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

1- 93 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "1.3. Limanlar ve Hava Meydanlarının İnşası, Yenilenmesi ve Genişletilmesine İlişkin İstisna" bölümünün sondan üçüncü paragrafının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"İstisna kapsamındaki malların ithalat yoluyla temin edilmesi halinde ise söz konusu belge, ilgili gümrük idaresine ibraz edilecektir."

2- 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (1.4.1) bölümünde yer alan "YMM tasdik raporlarında ihracat istisnasından doğan KDV alacaklarının iadesi ile ilgili limitler uygulanacaktır" cümlesi "YMM tasdik raporlarında, 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliği uyarınca belirlenen limitler uygulanacaktır." şeklinde değiştirilmiştir.

3- 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "4. İhraç kayıtlı Teslimlerde Gümrük Beyannamesinde Yer Alması Gereken İmalatçı Bilgileri" bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"Ayrıca imalatçılara ihraç kaydıyla teslim ettikleri malların ihraç edildiğine ilişkin yazı veren ihracatçıların, bir ay içerisinde bu yazıyı verdikleri imalatçılara ait bir listeyi (bu listede asgari yazı verilen imalatçıların adı-soyadı, unvanı, bağlı bulunduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası ile adres bilgilerine yer verilecektir.), izleyen ayın 15 inci günü akşamına kadar kendilerinin bağlı bulunduğu vergi dairelerine vermeleri gerekmektedir."

4- 112 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (1.1.1.) ve (1.3.4.) bölümlerinde yer alan "Kıymetli Madenler Borsasında İşlem Görecek Altın Standardı ve Rafinerileri Hakkında Tebliğ ile Kıymetli Madenler Borsasında İşlem Görecek Gümüş ve Platin Standartları ve Rafinerileri Hakkında Tebliğ" ibaresi "Kıymetli Maden Standartları ve Rafinerileri Hakkında Tebliğ"2 şeklinde değiştirilmiştir.
Tebliğ olunur.



1 3/7/2009 tarih ve 27277 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
2 18/11/2006 tarih ve 26530 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.